A Travellerspoint blog

Essaouira

Essaouira
20200127_112121.jpg

27 Ocak 2020 Pazartesi

Okyanusa doğru yürüyoruz. Yüzüme vuran rüzgar değişiyor. Balık tezgahlarının ve teknelerin arasından geçip geniş kumsala varıyoruz. Yürüyüş yapanlar, yüzenler, sörf yapanlar, bir köşede gitar çalıp şarkı söyleyen bir grup genç. İncecik bir kum bu, elini okşuyor. Okyanus dalgalı, sörfçüler burayı seviyor. O kadar güzel ki günlerce kıpırtısız şu kumun üzerinde oturabilirmişim gibi geliyor. Avucuma bir avuç kum alıp cebime koyuyorum. İnsan bazen sonradan özleyeceği yerleri o an tam da yaşarken biliyor. Tabii o sıra bilmediğim Essaouira'nın bir de arka tarafı olduğu. Asıl dalganın ne olduğunu daha görmemişim.

IMG_0459.JPG

othello_filmposter_500.jpgimage_750x_5f62228abdca4.jpg
"Kamera bir şairin kafasındaki göz olmadıkça bir film asla gerçekten iyi değildir" O. Welles
Orson Welles'in 1952'deki Othello filminin açılış sahnesinde görünüyor Essaouira. Orson Welles bir süre burada kalmış, şimdi kendi adını taşıyan bir otelde. Bu küçük kasaba da epey popüler olmuş. Popülerlik sebeplerinden biri de Jimi Hendrix. 1969 yazında Essaouira'da ve buraya 4 km uzaklıktaki Diabat köyünde kalmış. Sonrasında hippiler sürekli ziyaret etmiş burayı. Faslılar da Jimi Hendrix mitleri oluşturmuşlar.

Yakın tarihte Game Of Thrones'un 3. sezonunda Lekesizleri gördüğümüz kale de Essaouira'da..

93343eb0-6eb6-11eb-9383-bf458bcf2cca.jpg
Bir de Jeremy Irons ve Patricia Kaas'ın oynadığı And Now.. Ladies and Gentlemen filmi bu coğrafyada geçen hoş bir film benim Fas'a gelmeden yıllar evvel izlediğim. O zamanlar Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde diğer sinemalarda gösterime giremeyen filmleri çok cüzi bir bilet ücreti karşılığı izleyebiliyordunuz. Çekimlerini Fez ve Essaouira'da yapmışlar.

e0eb91d0-6eb6-11eb-9383-bf458bcf2cca.jpgIMG_0452.JPGIMG_0461.JPG

Atlantik kıyısında yatay bir kasaba burası. Beyaz evler, begonvilli güzel bahçeler, planlı sokaklar, düzenli ve cıvıl cıvıl bir çarşı. Otobüsten inip hemen yanı başındaki eski şehrin kapısından giriyoruz. Çok dar sokaklar yine var Fas'ın diğer şehirlerindeki gibi ama burada hepsi geniş caddelere çıkıyor ve içinizi açıyor. Yürüyerek gezebileceğiniz kadar küçük Essaouira. Otel La Grand Large'da daha önce de kalmıştım. Çok güzel bir terası var, terasta tereyağı ve ekmek seven ve mülkiyet bilmeyen martıları. Sanırım yine kahvaltımızı paylaşacağız.
11465074.jpgriad-le-grand-large.jpg

Otel aynı. Bir yeri aynı bulabilmek ne kadar iyi geliyor bazen. Açık pencereden hep bir rüzgar esiyor. Sarı bir ışık içeriye süzülüp değdiği yerleri güzelleştiriyor. Evet terasta kahvaltı yine nefis. Kızarmış ekmek, tereyağı, reçel, yumurta ve tabii kahve. Mutfakta çalışan kadın krep yapıyor ayrıca. Bazen de kruvasan oluyor. Ekmek ve tereyağı sever martılar sormadan masana inip kahvaltılarını kapıp gidiyorlar az ötede, çatıda afiyetle yiyorlar.

Kaldığımız sabahların birinde terasa kahvaltıya çıktığımda Türkiye'de farklı şehirlerde yaşadığımız çok sevdiğim bir arkadaşımla karşılıyorum. Hayat ne tuhaf. Sımsıkı sarılıyoruz. Sonra yollarımız ayrılıyor.

IMG_0527.JPGIMG_0428.JPGGOPR6147.JPGIMG_0521.JPG

Portekizlilerin yaptığı kale ve surlar sayesinde 18. yy en iyi sur içi yerleşimlerden biri olarak Unesco Dünya Kültür Mirası listesine girmiş Essaouira. Avrupalı turistlerin tercih ettiği bir yer. Hem yakın, hem hala doğal, hem ekonomik, okyanus, çöl ve dağ bir arada.. Ara sokaklarda iyi bir işçilikle üretilmiş mazı ağacından ahşap ürünlerin satıldığı bolca dükkan var. Deri üzerine yapılan işler de çok güzel. El yapımı enstrüman da çok, bunu ara sokaklarda yürürken kapısı açık dükkanlardan görüyorsunuz. Haziran ayında çok fazla turistin gelme sebebi de bu enstümanlarla çalınan ve Afrikalıların yerel müziklerinin ön planda olduğu Gnaoua Festivali. Dünyanın bir çok yerinden müzisyen de bu festival için Essaouira'ya geliyor, her sokaktan meydandan sesler yükseliyor. Tüm bunlar bir araya gelince halkın büyük kısmının sanatla uğraşması kaçınılmaz sanırım. Bir sonraki Fas yolculuğunun tarihi belli; Haziran'da bir hafta süren Gnaoua Festivali'ne geliyoruz.
IMG_0523.JPGIMG_0519.JPGargan-oil-essaouira-morocco-e2bbc0e95898.jpgArgan-oil-cooperatives.jpgweledahippo_content480x270.jpgweledahippo_content736x414.jpg

Bir de kadın kooperatifi var argan yağı üretilen. Fas'ta argan ağacının meyveleri yüzyıllardır yağ üretiminde kullanılıyor. Yaz, hasat zamanı. Daha sonra düşen olgun meyveler yerden toplanıyor. Çok sayıda diken nedeniyle ağaçtan yere düşürülemiyorlar. Hasattan sonra bütün işi kadınlar yapıyor. Daha önce sadece kendi ihtiyaçları kadar üretirken artık kadınlar kooperatiflerde çalışıp para kazanabiliyorlar.

Bu değerli yağ eski usüllerle, elle üretiliyor. Büyük bir taşın üzerine konulan argan fındıkları yine başka bir taşla kırılıyor. Argan fındığı normal fındıktan on beş kat daha sertmiş yani bu kırma işlemi çok da kolay değil. Sonra bir değirmene alıp çevirmeye başlıyorlar. Yağ ve posa ayrılıyor. En son biraz daha yoğurarak hiç yağ kalmayana dek sıkıyorlar. Otuz kg meyve yaklaşık bir litre argan yağı veriyor. Faslı kadınların bunun için dört güne ihtiyacı var. İyi kapatılmış ve ışıktan korunmuş bir yağ yaklaşık bir yıl dayanıyor.

Uluslararası kozmetik üreticileri de bir süredir bu değerli yağın farkında ve her şekilde kullanıyorlar. Cilt ve saç için iyileştirici, onarıcı, nemlendirici etkiye sahip olduğunu, yüksek miktarda E vitamini içerip antioksidan özellikte olduğunu söylüyorlar.

IMG_6916.JPGIMG_6912.JPGGOPR6153.JPGIMG_6977.JPG

Akşam hava kararmaya başlayınca sokaklardan Afrika, Berberi ya da Arap ezgileri duyuyorsunuz, bazı küçük lokantalarda doğaçlama çalan gruplar da var. Büyülü bir yer haline geliyor o vakit küçücük kasaba.

Biraz yemeklerinden bahsedeyim mi..
20200128_141309.jpgIMG_7593.JPG
IMG_7611.JPGIMG_7581.JPG
İlk akşam falafel yedik. Dünyanın her yerinde falafel yiyebilirim. Ve işin güzeli dünyanın her yerinde falafel bulabilirsiniz. Yeme içme konuları çok kişisel aslında. Bence yemekleri lezzetli. Meyve bol ve taze sıkılan meyve suyu çok yaygın. Hijyen mekana göre değişiyor. Ayrıca sizin beklentilerinize bağlı. Birkaç kez tajin yedim bana biraz ağır geldi. Gittiğim yerin pazarını ve marketini gezmeye bir şeyler alıp terasta kendi hazırladığım tabaktan taze meyve sebze yemeye bayılırım. Her gün yapamazsınız tabii ama en azından bir kez böyle hafif bir yemek hazırlayıp uzun uzun, yavaş yavaş, varsa terasta (aslında terassız bina yok gibi), akşam üstünün o mis gibi saatlerinde, okyanustan gelen rüzgar yanağınızı okşarken, yanında bir şişe şarapla vakit geçirebilirsiniz. Carefoura yürüdük; uzun ve güzel bir yoldu begonvilli bahçeleri olan, sarı bir taşla örülmüş iki katlı evlerin olduğu sokaklardan geçtik. Orson Welles'in şimdi otel olan evini o sokaklardan birinde gördük. Market baharat ve avokado cennetiydi. Baharatların içinde kayboldum. Birkaç güzel peynir aldık, salata için avokado, mango, frambuaz, bluberry ve yeşil zeytin aldık. Birkaç da tuzlu galetamsı krakerimsi tamamlayıcı. Nihayetinde akşam güzel bir tabak hazırlamıştık. Bir küçük beyaz Toulal Blanc ve kırmızı Domaine Rimal aldık şarap olarak da. Buraya ait şaraplar. Markette gördüklerim genelde Meknes ve Fez bölgesinden yani bağların büyük kısmının bulunduğu yerler. Daha sonra Marakeş'te de deneyimlediğimiz Guerrouane Blanc ve Guerrouane Rouge şaraplarını da düşününce Fas şarapları genelde hafif ya da orta gövdeli ve yumuşak tanenli, hoş şaraplardı.
gTkWKxV4Q7Ch9HAHDhsQLQ.jpgptKVkWXUSue0sLFB0KU9eg.jpg
IMG_7745.JPGIMG_7742.JPG

Yemeklerden bahsetmişken Fas'ın diğer şehirlerinde et ağırlıklı, tajinde pişen sebze yemekleri, kuskus ya da harira çorbası gibi buraya ait klasikleşmiş yemekler bulunuyorken Essaouira'da turistin de çok olmasının etkisiyle aramadan karşınıza çıkan çok çeşitli dünya mutfakları var. Mesela bir akşam küçücük, ayaküstü bar tabureli bir uzakdoğu restaurantında Taylandlı bir aşçının hemen gözümüzün önünde pişirip servis ettiği Tom Kha Çorbası içtik. Vegetable rolls vardı yanında da ve nefisti. Yemek yerken yanında bir şeyler de içeyim istiyorsanız alkollü içecek her yerde bulmak mümkün değil. Ama belli restaurantlarda var. Fiyatlar makul.
taros-cafe-restaurant.jpg
IMG_7530.JPGIMG_7798.JPG
Essaouira kitapçıları
IMG_7746.JPGIMG_7765.JPG

Gittiğim yerlerden eğer yanımda değilse, bazen yanımda olduğunda da, kartpostal yazıp gönderiyorum Deniz'e. Taros'un( burası terası olan ve alkollü içecek de bulabileceğiniz merkezi bir restaurant. Berberi dilinde taros denizden esen sürekli rüzgar demekmiş. Bizim bildiğimiz ismi alize. Berberi dilindeki de Türkçe'deki ismi de ne kadar güzel) karşısındaki kırtasiye, hediyelikçi dükkanlarından alıp yazdım, kartı satan adam pul da veriyor. Postane de hemen oracıkta. Birkaç adım sonra da surlar başlıyor. İlk geldiğimiz günün akşamı gittiğimizde kapanmıştı kapısı. Bugün daha erken gittik. Scala de la Ville. Kalenin hemen karşısındaki Magador adındaki küçük adacıkta Afrika'ya özgü bir kuş türü, üremek için burayı kullanıyormuş o yüzden insanlar giremiyor. Ne güzel. Surların tepesinde matarada porto, kayalara çarpıp köpüre köpüre sönen deli dalgalar, renkten renge giren gökyüzü ve batan, batarken bile umut veren güneş. Yarın yeniden aynı yerde görünecek. Doğası böyle. Gece otelin terasında kırmızı şarabımız ve badem ile günü bitirdik. Martılar bir yerden gözetliyor gibi gelse de onların işi sabahla..
IMG_7691.JPG
Matarada porto ve Les cornes de gazelle(badem içli bir fas kurabiyesi)
IMG_7699.JPGIMG_7630.JPG4e54fcc0-6ee9-11eb-a709-0331bab7d1b0.JPGIMG_7483.JPG
Surların altındaki zarif hediyelikçiler

IMG_0507.JPG

Essaouira'ya genelde Marakeş'ten günübirlik turla geliyormuş insanlar. Bana burada aylarca kalabilirim gibi geliyor. Her gün bu ışıkla uyanırım, bir yere giderken bu çarşıdan geçerim, rüzgar eser, hareketi ve enerjisiyle büyülenirim, Afrika ve Berberi müzikleri duyduğum müzik aleti - cd satan dükkanlara girer o an çalanın ne olduğunu sorarım, dükkan sahibi cana yakındır bir sorar bin cevap alırsın, sabahları ve akşam güneş batarken okyanusa yürürüm, okyanus kenarı festival gibidir, Moulay Hassan Meydanı'ndan geçerim, rüzgar yine eser, küçük kitapçılarını haftada bir mutlaka ziyaret eder belki kitap ya da birkaç da plak alırım, belki sadece rastgele bir sayfa açar, okur ve çıkarım, yolda sadece o sayfayı düşünürüm, nefis avlularıyla sanat galerilerini dolaşırım, bir kayanın üzerinde rahatsız edilmeden kitabımı okur, arada bir kayalara çarpan dalgaların yarattığı köpüğe aşık olurum. Rüzgar durmadan eser. Sonra balık pazarından geçer, balıkçıların bitmeyen hareketini, ağları onarışını, kayıklarına bakım yapışlarını, okyanusa hazırlanışlarını izler, belki karides, kalamar ya da balık alır, salata malzemesi ve carefourdan aldığım şarabı açarım yanına. Essaouira'yı çok seviyorum. Bitmeyen rüzgarını da. Bir günlük turla gelenlerin kaçıracağı çok şey var.
IMG_7793.JPGIMG_7786.JPGIMG_7785.JPGIMG_7782.JPGIMG_7777.JPGIMG_0526.JPG
Deri ve ahşap işleri ve ara sokaklarda küçük sanat galerileri
IMG_7771.JPGIMG_7629.JPGIMG_7614.JPGIMG_7609.JPG

IMG_7584.JPG
Sörf için ekipman kiralayan dükkanlar

IMG_7502.JPG

La Grand Large kahvaltısı

IMG_7492.JPG
Karton kutuya chebakia (bal kaplı kızarmış susamlı kurabiye) ve cornes de gazelle( Portakal çiçeği suyu, badem ezmesi, tarçınla hazırlanan iç harcıyla bir çeşit kurabiye) koydurmuştuk biz. Ama çeşit çok, Fas bir kurabiye cenneti. ( Bu tip tatlılar için old medina bölgesindeki çok eski bir pastane olan Patisserie Driss veya daha butik olan L'amandine Souiria'yı tavsiye ederim.)

Birkaç faydalı fiyat bilgisi;

La Grand Large 18 euro (Otelleri kredi kartı veya euro ile ödeyebiliyorsunuz onun dışında dirhem taşımak şart)

Küçük beyaz Toulal Blanc 21 dh, Domaine Rimal R6 61 dh. (Carefourda ıvır zıvır, baharatlar, sebze-meyve, peynirler, şaraplar toplam 200 dh)

Falafel 30dh

Kahve 15 dh

Deri üzerine 100 dh

Tom kha çorbası ve vegetable rolls 70 dh.

Posted by yolgunlukleri 14:46 Archived in Morocco

Email this entryFacebookStumbleUpon

Table of contents

Be the first to comment on this entry.

This blog requires you to be a logged in member of Travellerspoint to place comments.

Login